Görsel Romanlar

Oyun mu, roman mı?

Görsel romanlarla ilgili hiçbir şey bilmediğinizi varsayarak giriş yapmak durumunda hissediyorum kendimi. Adventure yani macera oyunlarının bir alt kolu olarak kabul edilen, lakin çoğunlukla oyundan çok etkileşimli bir kitabı anımsatan yapımlardır görsel romanlar. Fazlasıyla genellemek gerekirse birinci kişi görüşünden oynadığınız, envanter benzeri bir sistem içermeyen, diyalog ağırlıklı macera oyunları olarak düşünebilirsiniz. Hayal gücünüzü bir oyuna göre daha çok çalıştırır, resim ve animasyonların yanı sıra müzik ve seslendirmelerle atmosferi güçlendirir, sizi içine çeker. Macera oyunlarından ayrıldığı temel noktaysa etkileşim seviyesidir. Çoğu görsel roman size yalnızca hikâyeye yön vermenizi sağlayan sınırlı sayıda seçim sunarak etkileşimi asgari düzeyde tutar.

Bir de diğer açıdan düşünelim; interaktif hikâye anlatımıdır görsel romanlar. Bazıları normal bir kitap gibi tek bir hikâyeyi anlatırken, bazıları aynı hikâyeyi farklı açılardan yaşamanıza olanak sağlar. Bazılarıysa yaptığınız seçimlere göre dallanıp budaklanır ve her oynayışınızda bambaşka bir şekilde sonuçlanır. Çocukluğumuzda okuduğumuz, sonunu kendimiz belirlediğimiz “choose your own adventure” kitaplarına benziyor biraz. Bir ara gazetelerin yanında dahi verilmişti, hatırlarsınız belki. Fakat bizim hikâyelerimiz çocuklar için değil, zira görsel romanların çoğunda en az 15 yaş sınırı bulunuyor.

Şimdi tekrar soralım; oyun mu yoksa roman mı? İkisi arasında bir yerde duruyor görsel romanlar. Durum böyle olunca oynamak fiilini mi kullansam yoksa okumayı mı desem, bazen ben de karar veremiyorum. Yazının ilerleyen bölümlerinde bilinçli veya bilinçsiz olarak ikisini birden kullanabilirim, mazur görünüz. Ancak okumak demek daha mantıklı yine de. Örneğin en meşhur ve de benim en çok sevdiğim görsel romanlardan biri olan Tsukihime yaklaşık 2000 sayfalık bir roman uzunluğunda ki bu Yüzüklerin Efendisi üçlemesi ve Hobbit’in toplamından daha fazla ediyor. Çok mu geldi? Durun hele; aynı yapımcının bir sonraki eseri olan Fate/stay night, Tsukihime’nin tam üç katı uzunluğunda!

İstisnalar ve kaide

Oyunlar söz konusu olduğunda oynanış çoğu zaman hikâyeden önce gelir. Hikâyesi bulunmayan, hikâyeye ihtiyaç duymayan veya anlatımı zayıf olsa da kendini başka yönlerden kurtaran oyunlar olabilir. Ama bir görsel roman için hikâye her şey demektir, diğer öğeler yalnızca yaşanan tecrübeyi zenginleştirmek adına orada bulunur. “Oynanış” ise ortalama her iki üç cümlede bir fare veya klavyenin bir tuşuna basarak “sayfayı çevirmek”ten ibarettir.

Görsel roman dediysek gözünüzde çizgi roman gibi bir şey canlanmasın; ya da resimli/grafik romanlarla karıştırmayın. Japonya menşeli olmaları sebebiyle çizimleri anime tarzındadır görsel romanların. Sabit bir arka plan ve önünde kısmen hareketli, çoğunlukla sadece yüz ifadeleri değişen karakterler barındırır. Müzik olmazsa olmazlardandır, seslendirmeyse şart değildir ama ticari yapımların çoğunda bulunur. Yine de ana karakterin seslendirilmesi tercih edilmez. Bunun başlıca iki sebebi var. Birincisi, görsel romanlarda hikâye anlatımının büyük bölümü birinci kişinin bakış açısından gerçekleştirildiği için tümünü seslendirmek yapımcıya para ve zaman kaybettiriyor. İkincisi ve belki de daha önemlisi, ana karakterin sessiz olması, okuyucunun kendisini onun yerine koymasını kolaylaştırıyor.

Değişim

Şimdi biraz geçmişe gidelim, 80’li yılların sonuna mesela. Görsel romanların çoğunu Japon yapımı eroge’ler, yani cinsel içerik taşıyan oyunlar oluşturduğu için buradan yola çıkmamız gerekiyor.

Ev bilgisayarlarının yeni yeni yayılmaya başladığı o yıllarda eroge’ler insanlara sadece isimlerinden bekledikleri şeyi sunuyordu. Ancak herhangi bir derinliği bulunmayan katıksız pornografik oyunlar, haklı olarak zamanla insanları sıkmaya başladı. Chaos Angels, Dragon Knight ve Rance serilerinin ilk üyeleri eroge’leri rol yapma oyunlarıyla birleştirerek bir adım atmış olsa da yine seks odaklı, mantıksızlıklar içeren zayıf yapımlardı. Bugün bildiğimiz anlamdaki ilk eroge ise 1992 yapımı Doukyuusei oldu. Piyasadaki rakiplerinin aksine yalnızca doğru seçimleri yaptığınızda ödüllendirildiğiniz, tamamlamak için hangi karakterin ne zaman nerede olacağını keşfetmeniz gereken bir oyun yaptı Elf. Oldukça riskli bir hareketti ama işe yaradı. Tabii sekiz disketlik bir oyun olduğu ve haritada belirli bölgelere girip çıkarken sürekli disket değiştirmeniz gerektirdiği için sabit diskler ve CD-ROM sürücüler çağına geçene kadar oynaması yine bir işkence olarak kaldı.

Visual novel yani görsel roman isminin doğuşuysa 1996’da çıkan Shizuku ve Kizuato sayesinde oldu. Her iki yapım da bilim-kurgu temalı etkileyici bir hikâyeyi beklenmedik derecede güzel işliyor, zaman zaman gerilim dolu dakikalar yaşatıyordu. Bir yıl sonrasında Leaf adlı aynı yapımcıdan gelen To Heart ise lise romantizmi üzerine kurulu duygusal bir oyun olsa da, hikâye anlatımı açısından aynı çizgiyi korudu ve kısa sürede popüler oldu. Eroge olsun ya da olmasın, sonrasında gelen tüm görsel romanları bir bakıma To Heart’ın başarısına borçluyuz. Derken sahneye günümüzde anime severler için tanıdık bir isim olan Key çıktı. Kanon, Air ve Clannad gibi şaheserler hem inanılmaz derecede popüler oldu, hem de görsel romanların cinsel dürtülere hitap eden boş yapımlardan, doğrudan kalbinize hitap eden duygusal yapımlara dönüşmesinde büyük rol oynadı.

Türler ve terimler

Öncelikle şunu söyleyeyim, aynı terimler Japonya’da ve batıda farklı anlamlar ifade edebildiğinden tek bir doğrunun varlığından söz edemiyoruz. Oyunlardan örnek vermek gerekirse bizim FPS dediğimize onlar Gun-Action-RPG diyebiliyor, ya da macera denince biz Monkey Island serisini düşünürken onların aklına Zelda serisi gelebiliyor mesela. Yine de bir kategorizasyon yaparak anlaşılabilirliği korumamız şart; doğruluktan önce kullanışlılığı gözetiyoruz bu noktada.

İnternette visual novel’ın yanı sıra interactive novel, sound novel veya kinetic novel gibi terimlerle de karşılaşabilirsiniz. Bunlar özünde aynı şey ve çoğu, yapımcı veya dağıtımcı firmaların kendi uydurdukları isimler. Sound novel için visual novel’ın eski adı diyebiliriz. Yıllar önce telif hakları alınmış bir ifade olduğu ve görsel yanının daha ön plana çıktığını belirtmek için yapımcılar artık visual novel ifadesini tercih ediyor. Diğer yandan sound novel demek yanıltıcı da olabilir. Örneğin Higurashi no Naku Koro ni bu şekilde geçer ama karakter seslendirmesi yoktur, sadece görsel açıdan zayıftır. Kinetic novel ise ilk olarak Planetarian adlı yapım için seçilen bir ifadedir ve okuyucuya herhangi bir seçim sunmayan, dolayısıyla tek bir sona sahip görsel romanlardır denilebilir. Yine de özel bir ayrım yapmak durumunda kalmadığınız müddetçe hepsine birden visual novel demeniz yeterli.

En sık duyacağınız kelimelerden biri de eroge’dir, bu yazıda bile yanlış saymadıysam şimdiye dek altı kez geçti. Bütün eroge’ler görsel roman değildir ama görsel romanların çoğu bir eroge’dir. Her ne kadar erotic game’in kısaltması olsa da günümüzde, cinsel içerik taşıyan fakat çoğunlukla hikâye odaklı, karakter tanıtımı ve gelişimine önem veren yapımları anlatır. Diyelim ki televizyonda çok başarılı bir film izliyorsunuz ama iki karakter öpüşmeye başladıktan beş saniye sonra her nasılsa güneş doğuyor. Eroge’leri bu filmlerin güneş doğmayanı olarak düşünebilirsiniz. Doğrudan iki boyutlu porno (ya da hentai) denilebilecek çok sayıda yapım da var tabii. Hatta bazıları eroge’leri light-side ve dark-side olarak ikiye ayırır. Aydınlık taraftaki yapımlar romantizm ve drama ağırlıklı olurken, karanlık taraftakiler tecavüz ve benzeri uç temaları işleyebilir. Görsel romanların Japonya dışına çıkmakta zorlanmasının sebeplerinden biri de bu aslında.

Hayır duası

Japonya’da çok geniş bir görsel roman pazarı var. Örneğin 2006 yılında Japonya’da piyasaya sürülen PC oyunlarının neredeyse %70’ini görsel romanlar oluşturuyordu ve günümüzdeki durum da pek farklı değil. Bunların bir kısmı daha geniş bir kitleye hitap edebilmek amacıyla konsollara da uyarlanıyor, özellikle PSP uyarlamalarının sayısı son zamanlarda bayağı arttı. Yeri gelmişken söyleyeyim; teorik olarak PC için hazırlanan bazı yapımları PSP veya DS’te de çalıştırabiliyorsunuz. Fakat bu yapımların sayısı çok az ve çalıştırması oldukça zahmetli.

Tam olarak bir görsel roman olmasa da yapısal açıdan benzerlik gösteren oyunlar da var, hatta belki farkında olmadan birini oynamış olabilirsiniz. Örneğin Avrupa ve Amerika’da da büyük başarı elde eden -ve aynı zamanda kişisel favorilerimden biri olan- Persona serisinin son iki oyunundaki karakter geliştirme gibi sistemleri çıkardığınızda geriye basbayağı bir görsel roman kalıyor. Nintendo DS’teki Ace Attorney serisi de bu şekilde sınıflandırılıyor. Bunların haricinde yeni nesil konsollara çıkan bol miktarda görsel roman da mevcut, ancak bunların neredeyse hiçbiri Japonya dışına çıkmıyor ya da çıkamıyor.

Japonya dışına çıkmayan oyunları biz oynayabiliyoruz, çünkü yatıp kalkıp dua etmemiz gereken insanlar var. Bu insanlar hiçbir karşılık beklemeden görsel romanları İngilizceye çeviriyorlar. Daha sonra çevirisini yaptıkları roman ücretsizse tamamını, ticari bir ürünse de yalnızca çeviri dosyalarını bir yama şeklinde yayımlıyorlar. An itibarıyla İngilizce çevirisi bulunan Japon yapımı görsel romanlar arasından fan çevirisi olanların sayısı resmi çevirilerden daha fazla. Gördüğüm kadarıyla Çince, Rusça, Fransızca ve Portekizce gibi dillere yapılan çeviriler de var. Elbette bu çevirilerin çoğu hak sahibinden izinsiz gerçekleştirildiği için yasal değiller ve zaman zaman çeviri gruplarının “cease & desist” mektupları almasına yol açıyor – ki bu durum ticari kaygının ötesinde birtakım sebeplere de dayanabiliyor.

Japonya’daki bir diğer büyük sektör de anime sektörü tabii. İzlediğimiz animeler arasından uyarlama olanların çoğu manga kaynaklıdır. Popüler bir eserin mangaka’sıyla anlaşılır ve örneğin bir sezon yani 12 veya 13 bölümlük bir anime serisi hazırlanır. Benzer şekilde görsel romanlardan uyarlanan animeler de mevcut ve sayıları hiç de az değil. AniDB’deki verileri doğru kabul edersek, ki kendisi internetteki en büyük anime veritabanı oluyor, şimdiye kadar yayınlanan animelerin neredeyse yüzde 10’u bir görsel romandan uyarlanmış. Oyun uyarlamalarınınsa yaklaşık yüzde 80’ini eroge’ler oluşturuyor ki bazılarını izlerken uyarlama olduğunu rahatlıkla anlayabilirsiniz.

Ramazan bitmeden olmaz

Tahmin edebileceğiniz üzere ne doğrudan Türkçe ne de Türkçe çevirisi bulunan herhangi bir görsel roman yok henüz. Geçtiğimiz yaz çalışmaya başlayan Furude Project adında bir grubumuz var, Umineko no Naku Koro ni’yi Türkçeye çeviriyorlar. Görsel roman standartlarına göre dahi çok uzun bir yapım olduğundan başlangıç için pek doğru bir seçim olmayabilir ama yine de cesaretlerini takdir etmek gerek. Eğer tamamlayabilirlerse bizim için hem bir ilk hem de büyük bir başarı olacak.

Henüz Türkçe görsel romanımız yok diyoruz da, gerçek şu ki şu an bu konuda (membası olan Japonya’yı saymazsak) en ileri durumdaki Amerika’da bile durum pek parlak değil. Japonya bağlantıları sayesinde yapımların ülkelerindeki dağıtım haklarını satın alan, İngilizceye çevirip piyasaya süren firmaların sayısı henüz bir elin parmaklarını geçmiyor ve bunu lafın gelişi söylemiyorum. G-Collections, JAST USA, Peach Princess ve Manga Gamer var mesela ki bunların ilk üçü zaten aynı gruba bağlı. Onlar da ayakta kalabilmek için bu yapımları “visual novel” olarak değil, “dating-sim” diye pazarlıyorlar.

Aslında esas soru şu: Görsel romanlar Türkiye’de tutar mı? Bu soruya şu an olumlu bir cevap veremiyorum ne yazık ki. Öncelikle, okumayı seven bir toplum değiliz. Japonların %14’ü düzenli olarak kitap okurken bizde bu oran %0,01. Çabuk sıkılıyoruz. Normal macera oyunlarının dahi FPS ve benzeri diğer türlerle karşılaştırıldığında gayet ufak bir hayran kitlesi var, saatlerce bilgisayar başında oturup bir şeyler okuyacak insan sayısı daha da az. Doğudan çok batıyı örnek alan bir toplumuz. Henüz Amerika’da bile bu sektör yeni oluşuyor, sayılı firma kendine yer edinmeye çalışıyor. Ülkemizdeki anime izleyicilerinin sayısı artıyor diye seviniyoruz mesela ama orada da yine batıya bağımlıyız. Sonuçta ya İngilizce altyazıyla izliyoruz ya da İngilizce altyazının Türkçe çevirisiyle.

Görsel romanlara bakış açımızın da pek doğru olduğu söylenemez. Google’da yapılan basit bir aramayla göreceğiniz üzere çoğu anime/manga odaklı olmak üzere birkaç forumda tartışılıyor sadece. Gayet güzel yorum yazanlar da olmuş fakat şöyle bir ifadeyle de karşılaştım mesela: “İndirmeye başladım ama Ramazan bitsin öyle oynarım.” Bu yorumu yazan kişi şaka amaçlı yazmış olabilir ama yine de insanların yaklaşımını görmek adına güzel bir örnek.

Oku

Çocukluğumda annemle babam az uğraşmamışlardı bana kitap okutturabilmek için. Okumuyordum, ilgimi çekmiyordu okumak, biraz da inat yapıyordum. On iki yaşımdayken babama “ben bu kitabı istiyorum” diyerek Yüzüklerin Efendisi ismini verdiğimde neredeyse iş dönüşü yorgun argın eve geldiğini unutup koşa koşa alacaktı adamcağız. O zamandan beri az çok okudum bir şeyler çok şükür, en azından şu an yazdıklarımı yazabilecek kadar. Lakin bilgisayar karşısında geçirdiğim süre arttıkça okumaya ayırdığım zaman azaldı. Sonra görsel romanlarla tanıştım. Oyuna harcadığım zamanı çalacak kadar etkilediler beni; hem güldüm, hem ağladım. Yoğun bir deneyimdi çünkü, başka oyunlarda olmadığı kadar düşündürüyor ve hissettiriyordu. Üstelik diğer oyunların uzak durduğu hassas konulara girmekten kaçınmıyordu.

Şu an ülkemizde düzenli olarak görsel roman okuyan yüz kişi var mıdır diye merak eder dururum. İnsanlar en azından çıkıp merhaba deseler, kendimi yalnız hissetmesem... Muhtemelen bir daha başka hiçbir yerde görsel romanlar hakkında bu kadar uzun, Türkçe bir yazı göremeyecek olmak bile üzüyor beni. Birilerinin yolu açması lazım. Birilerinin çekinmeden yazabilmesi, insanlara doğrusunu anlatmaya üşenmemesi lazım. Sanıyorum oyunların arasındaki görsel romanlar gibi, birilerinin biraz daha cesur olması lazım. -Eren Okka

***

Bu yazı ilk olarak Oyungezer dergisinin Haziran 2010 sayısında yayımlanmıştır ve derginin izniyle kullanılmaktadır.

Yorumlar

  1. Ö
    2011-03-08 00:28:15

    Bu dosya konusunu dergide yayımlandığında beğenerek okumuştum. Görsel romanlara olan sınırlı ilgi ve bilgimi arttıran, türe ilgi duymayanları cezbedebilecek güzel yazılmış bir dosya.

    Eren Okka'nın yazıda da değindiği gibi çabuk sıkılan bir toplum olmamıza insanlığın hızlı yaşayıp çabuk tüketen bir varlık haline gelmesini eklersek görsel romanların buralarda yüksek popülerliğe ulaşmasının mümkün gözükmediği bir gerçek. Sonuçta çok konuşma var, ingilizce istiyor vs gibi sebeplerle rpg'lerden dahi uzak duran, onun yerine bol aksiyonlu oyunları tercih eden oyuncular büyük çoğunlukta. Bir gün manga/çizgi roman kültürümüz oturur da kendi içimizden de bu alanlarda yayınlar çıkmaya başlarsa ancak onun ardından görsel romanlarda bir popülerite artışı umabiliriz, ki yakın gelecekte bu tip gelişmeler olacağa benzemiyor.

    Ancak şu da var ki görsel romanlara oyun değil de roman gözüyle bakarsak, ki bence bu daha doğru bir yaklaşım olur, görsel romanlara belki de bir yandan hem güzel bir hikaye dinleyip bir taraftan da ingilizce pratiği yapılabilecek materyaller gözüyle bakılması sağlanabilir. Oturup would nerde kullanılır should nerde kullanılır diye ders kitabından çalışmaktan daha eğlenceli ve daha faydalı bir ingilizce geliştirme aracı olacağını tahmin ediyorum. Normal bir ingilizce kitabı okumak da sınırlı dil kabiliyetine sahip birisi için çile olabilir ancak görsel romanlar görsel ve işitsel olarak da bazı şeyler vadettiği için kişinin ilgisinin dağılmasının, kolay sıkılmasının önüne geçbilir diye düşünüyorum.

    Ama bütün bunlar bir tarafa, öyle güzel yazılmış, öyle heyecanlı görsel romanlar var ki bir kere şans verip bir tanesine başlayan bir kişi zaten kendisi bu dünyadan çıkmak istemeyecektir.

  2. Borastus
    2011-03-10 11:05:21

    Visual novel okuyan insan sayısı gerçekten oldukça az, çoğu kişi de yanlış biliyor "hentai oyunlar işte" deyip geçiyor. Halbuki visual novelda gerçekten çok güzel konular olabiliyor. Bilim kurgu hikayeleri seven birisi olarak şimdiye kadar en iyi hikayeleri vn lerde gördüm (Ever17, Remember11, 999). Çünkü bir visual novel için hikaye herşey eğer hikaye iyi olmaz ise diğer şeyler anlamsız kalıyor.

    Popüler değil dedik ama aslında bu birazda avantajı olarakta görebiliriz. Çünkü günümüzde anime sektörü konu açısından gerçekten oldukça kötü durumda. "Cute girls doing cute things" tarzı konu açısından vasat sadece vakit öldürmelik animeler anime sezonunun büyük bir kısmını kaplıyor artık. Bunun nedeni de izleyici kitlesi japonyada ki otaku kitlesini doyurmak için sürekli böyle animeler çıkıyor ve bunlarda iyi satış yapıyor. Gerçekten hikayeye dayanan serilerde çok nadir çıkıyor çıkanlarda genelde satış yapmıyor. Bu izleyici kitlesi yüzünden artık adam gibi anime çıkmaz oldu. Animeye çevrilen visual novellarda da bu durum belli oluyor gerçekten ciddi olan visual novellar animeye çevrilince böyle anlamsız sahneler veya hikayede sulandırmalar oluyor (chaos head in animesinde kızların kılıçla birbirine girdiği sahne vardı ki hem öyle bir sahne yok hemde çok anlamsız hikayeye göre.) Bu yüzden aslında çok popüler olmaması o kadarda kötü değil. Ancak kötü tarafı çok çeviri grubu yok çogu kaliteli visual novel çevrilmiyor.

  3. Emre
    2011-06-16 19:02:26

    Çok güzel bir yazı yalnız eklemek isterim ki visual novel ile dating sim ya da sim dates çok farklı şeyler. Visual novelin tanımı tam yazıdaki gibi fakat internetteki her türlü bedava sim date oyununu bitimiş biri olarak (abartısız söylüyorum) sim date oyunlarını açıklamak isterim. Visual noveller daha çok romana yakın olmakla beraber sim dateler kesinlikle oyundur (hatta çoğu zaman adventure veya rpg başlığı altındadırlar). Oyuna başladığınızda bir karakter vardır onun çeştli statları vardır (strenght, intelligence, magic, speed, charm, health vb). Bu statları artırarak para kazanmaya oyundaki kızlardan birini kapmaya çalışısınız. Genelde farklı kızları farklı statları artırdığınız zaman etkilemek daha kolay olur. Para genel olarak kızlara hediye almak ve çıkmak için kullanılır. Belirli bir süre vardır (çoğu zaman 100 gün) ve bir günde belirli iş yapacak kadar enerjiniz vardır. Kızlarla vakit geçirdikçe relation (ilişki) puanınız artar. Onlarla konuşmak, onlara soru sormak, iltifat etmek, hediye vermek, çıkmak ilişki puanınızı artırır (genelde bu sırayla geçekeşir ve ilişki puanınız düşükse kızlarla çıkamazsınız o yüzden konuşarak başlamanız gerekir). Relation puanınızı artırdıkça seviye atlarsınız (new friend, friend, good friend, close friend, girlfriend, lover gibi ve yine henüz new friend iken kızlarla çıkamazsınız). Süre dolmadan kızlardan biriyle en üst seviyeye ulaşırsanız oyunu kazanırsınız. Genel olarak her kız bir endinge (oyun sonuna) sahiptir. Dialoglar sıradan bir oyundan fazla olmasına rağmen visual novellerden çok daha azdır. Sim datelerin oyunda sadece belirli sayıdaki eylemden veya koşmadan birinin seçilebildiği türleri de vardır. Şimdiye kadar sim date başlığı altında olup da visual novel olan tek bir oyunla karşılaştım onun adı da ''College Romance''dı tavsiye ederim.

  4. Paprika
    2013-11-16 23:45:34

    Bu yazıya bu denli geç rastlamış olmam çok acı. Visual novel adıyla da tanışalı henüz pek az oldu : 1 seneyi geçmez sanırım. Her ne kadar çok az sayıda visual novel bitirmiş olsam da bu deneyimlerin her biri gerçekten değerliydi; tüm visual novellarımı başından hiç kalkmadan, sadece ihtiyaç molası vererek 1 gecede bitirmiştim. Fakat böylesine keyif aldığım halde bir türlü daha fazla visual novela ulaşamıyorum. Nereden edinebilirim, kime sorabilirim, hangisi bana göredir hiç bir fikrim yok. Umarım bu yazıyı görüp ve yardımcı olabilirsiniz. Visual novelları nereden edinebileceğimi merak ediyorum. Yazı için de çok teşekkürler, bu konuda insanları bilgilendirmeye çabalamanız çok güzel.